29 Ağustos 2011 Pazartesi

Canlı Kalkan YILDIRIM AYHAN yaşamını yitirdi



Hakkari'nin Çukurca ilçesinde operasyonların durması için sınıra yürümek isteyen kitleye Vali Muammer Türker'in emri ile yapılan müdahale sonucunda BDP Van İl Genel Meclisi üyesi Yıldırım Ayhan yaşamını yitirdi.

Operasyonların ve çatışmaların durması için Şırnak'ın Silopi ilçesi ile Hakkari'nin Çukurca ilçesinde 16 ilden gelen ve aralarında BDP'li milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum örgütleri, barış anneleri inisiyatifi ve kadın derneklerinin de bulunduğu binlerce kişiye Şırnak ve Hakkari valilikleri tarafından izin verilmedi.

Habur Sınır Kapısı'na gitmek için Silopi'nin Başverimli beldesinden yola çıkan binlerce kişi asker ve polis tarafından engellenirken, Hakkari'de bir araya gelen binlerce kişi bugün sabah saatlerinden itibaren yolda çeşitli engellemelere rağmen Çukurca ilçesine doğru yola koyuldu.

Vali Muammer Türker'in emri ile Çukurca'ya girmelerine izin verilmeyen binlerce kişi ilçeye 10 kilometre kala Narlı köyü yakınlarında oturma eylemi yaptı. Burada BDP'li milletvekillerinin Valilik, Kaymakamlık ve askerlerle yaptıkları görüşmeden sonuç çıkmayınca binlerce kişi oturma eylemine başladı.

Yaşanan oturma eylemi ardından Valilik emri ile kitleye askerler gaz bombaları ile saldırdı. Olaya tanık olan görgü tanıklarının anlatımına göre, kilolu, beyaz tenli ve gözlüklü yüzbaşı rütbeli bir subayın milletvekili Aysel Tuğluk'u hedef alan gaz bombasının isabet ettiği BDP Van İl Genel Meclis üyesi Yıldırım Ayhan hayatını kaybetti.

28 Temmuz 2011 Perşembe

Ben Doğan Teyboğa Polis'in Gaz Bombasıyla Katledildim!




Silopi'de polisin attığı gaz bombası nedeniyle başından ağır yaralanan ve yaşamını yitiren 13 yaşındaki Doğan Tayboğa'nın cenazesi binlerce kişi tarafından toprağa verildi.

ŞIRNAK - Şırnak'ın Silopi İlçesi Cudi Mahallesi'nde 24 Temmuz akşamı polisin attığı gaz bombası sonucu ağır yaralanan ve ameliyat olduğu Diyarbakır Devlet Hastanesi'nde yaşamını yitiren 13 yaşındaki Doğan Tayboğa'nın cenazesi, onlarca araçlık konvoyla Silopi'ye getirildi

Cenaze konvoyuna, BDP Şırnak İl Başkanı Abit İke, BDP Silopi İlçe Başkanı Bahattin Alkış, Silopi Belediye Başkanı Emin Toğurlu, Cizre Belediye Başkanvekili Mehmet Saçı, İdil Belediye Başkanı Resul Sadak, Başverimli (Tilqebîn) Belde Belediye Başkanı Sinan Uysal, MEYA-DER, BDP il ve ilçe yöneticileri, Barış Anneleri İnisiyatifi yöneticileri i ve binlerce yurttaş eşlik etti.

Silopi ilçe merkezine, Teyboğa'nın cenazesi yüzlerce araçlık konvoy ile girdi. BDP İlçe binası önünde toplanan binlerce kişi, Tayboğa'nın cenazesini "Şehîd namirin" ve "PKK halktır halk burada" sloganları ile karşıladı. Dini vecibelerinin yerine getirilmesi için cenazeyi Haci Faris Camii'ne yürüyüşle götüren kitleye, sokaklardan insanların destek vermesiyle cenaze törenine katılanların sayısı gittikçe arttı. Tayboğa'nın cenazesini ambulanstan çıkarılırken, damlardan ve balkonlardan tabuta güller atıldı.

Dini vecibelerinin yerine getirilmesinden sonra Başak Şehitlik Mezarlığı'na doğru yürüyüşe geçen kitlenin sayısı kısa süre içinde 10 bini buldu. 45 derecelik güneşin altında yürüyen kitle sık sık slogan attı. Yürüyüşte yüzleri puşilerle kapalı gençlerin askeri tarzda yürüyüş yapması dikkat çekti. Cenaze törenine katılanlar, mezarlığa kadar Konfedaralizm bayrakları, PKK Lideri Öcalan posterleri ve sarı kırmızı yeşil flamalar ile yürüdü. Doğan Tayboğa'nın posteri ve "Katil Erdoğan hesap verecek", "Sizler öldürdükçe bizler çoğalıyoruz" yazılı büyük pankartın taşındığı yürüyüşte, "Gençlik Apo'nun fedaisidir", "Öcalan", "İntikam, intikam", "Bijî Serok Apo", "Şehîd Namirin", "PKK halktır halk burada" sloganları atıldı. Yaklaşık 5 kilometre devam eden yürüyüşün ardından Tayboğa'nın cenazesi mezarlığa getirildi.

'Doğan'ın öldürülmesi Başbakanın yeni polis konseptidir'

Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından, cenaze toprağa verildi. Defin işlemlerin ardından kitleye hitaben konuşan BDP İl Başkanı Abit İke, Başbakan Erdoğan'ın polisin yetkilerini artırarak, 1990'lı yıllarda özel harekat polislerinin bölgede sergilediği politikaları yeniden devreye sokmaya çalıştığını kaydederek, polisin attığı gaz bombalarıyla 13 yaşındaki Doğan'ın ölümüne neden olanın da bu konsept çerçevesinde yürütülen politikalar olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan'a seslenen İke, "Sınır içi ve sınır dışı operasyonlarla Kürt halkının bitirilmeyeceğini bilmesini istiyoruz. 30 yıldır Kürt halkını imha ve inkarla bitirilmeye çalışılıyor. Bu çatışmalı ortamın son bulması için demokrasi ve barış taleplerini dile getiriyor ve yine de görmezlikten geliniyor. Tansu Çiller, Mehmet Ağar ve Doğan Güreş üçlüsünün imha ve inkârla iktidarda tutulmadıkları gibi tarihin çöplüğüne gömüldüler. AKP hükümeti ve Tayip Erdoğan'ın sonu da bu üçlüler gibi olacaktır" dedi. İke, "Kürt halkının başı sağ olsun. Umut ediyoruz ki, Demokratik Özerklik ilanı bu akan kanın son bulmasına vesile olacak. Tek çözüm Demokratik Özerkliktir" diye konuştu.

'Doğan'ın yerde tekmelenmesi insanlık ayıbıdır'

İke'nin ardından konuşan BDP Silopi İlçe Başkanı Bahattin Alkış ise, "Henüz 13 yaşında ve tüm insanlar gibi demokratik tepkilerini dile getirmek isteyen çocuklara bile tahammül etmeyen AKP zihniyeti ile karşı karşıyayız. 13 yaşındaki çocuktan intikam alırcasına yerde bile tekmelenmesi insanlık ayıbıdır. Burada söylenecek söz bitmiştir" diye konuştu. İran'ın Kürt halkına yönelik başlattığı operasyonların tesadüf olmadığına işaret eden Alkış, "Savaş daha da şiddetlenecek ve yapılan bu anlaşmada Zap operasyonunda olduğu gibi İran rejimi de hezimete uğrayacaktır" dedi.

Yapılan konuşmaların ardından alkış ve sloganlar eşliğinde kitle taziye evine doğru yürüyüş düzenledi.

21 Temmuz 2011 Perşembe

BİR GENÇ KATLEDİLDİ!



Geniş yetkilerle donatılan polis teşkilatı bir cinayete daha imza attı. Polisin ''Dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle bir genç katledildi.

Samsun’da geçen hafta Ayvacık ilçesinde “4 teröristin güvenlik güçleriyle çatıştığı” iddiasının yayılmasının ardından ilçeyi ablukaya kolluk güçleri Boğaziçi mevkisindeki viyadüğün altından “teröristlerin geçeceği” bahanesiyle operasyon düzenledi.

Polisin dur ihtarına uymadığı iddia edilen gençlerin polisle çatışmaya girdikleri öne sürülürken iki kardeşten biri yaşamını yitirdi. Ölen gencin üzerinden kuru sıkı tabanca çıkarken, kardeşlerin annelerinin köyüne ziyarete gittikleri öğrenildi.

Polisin ateş açması sonucunda 16 yaşındaki Gökhan Çetintaş katledildi. Kardeş oldukları belirlenen gençlerin Havza ilçesinden annelerinin bulunduğu 6 kilometre uzaktaki Paşapınar Köyü'ne ziyarette gittikleri öğrenildi.

31 Mayıs 2011 Salı




Suları, toprakları kısacası yaşamları gaspedilmek istenen Hopa halkı, ilçelerine gelen gaspçılara isyan etti.
Sabah saatlerinden itibaren, miting yapmak için gelen Başbakan’a karşı Hopa halkı yaşamlarını savunmak için sokaklardaydı. Polislerin, TOMA(Toplumsal olaylara müdahale aracı) ve gaz bombalarıyla saldırısına karşı Hopalılar geri adım atmadı. Çıkan çatışmalarda emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetti.

22 Temmuz 2010 Perşembe

DEVLET ÇOCUKLARI ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYOR...



Van Merkeze bağlı Kurubaş Köyü'ne pikniğe giden ve Hacıbekir Kışlası'ndan geldiği ileri sürülen kurşunun kafasına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren 16 yaşındaki Canan Saldık'ın cenazesi, otopsi işlemlerinin ardından defnedildi. Otopsi sonucu küçük Canan’ın ölüm sebebinin beynine isabet eden 3.2 cm uzunluğunda mermi çekirdeği olduğunu gösteriyor. Köylüler bu merminin kışladan geldiğini kaydediyor.

Küçük Canan’ın ölümüne yol açan olay dün sabah yaşandı. Olay şöyle gelişti: Van'ın Çatak İlçesi'ne bağlı Eliaçık (Xasis) nüfusuna kayıtlı ve Eski Edremit Mahallesi'nde oturan Saldık ailesinin 5 çocuğunun en büyüğü olan 16 yaşındaki Canan Saldık, dün sabah saatlerinde ailesiyle birlikte dedesinin mezarının bulunduğu merkeze bağlı Kurubaş Köyü'ne gitti. Mezarlık ziyaretinin ardından dayılarıyla birlikte Hacıbekir Kışlası'nın yanında bulunan piknik bahçesine geçen ve burada eğlenen Saldık ailesi, akşam saat 18.30 sularında eve dönmek için toparlanmaya başladı. Canan Saldık'ın ailesi eşyaları toplarken, Canan da küçük kardeşini kucağına alarak sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir anda kızının yavaşça yere yığıldığını fark eden anne Nuran Saldık, hemen kızına doğru koştu ve onu kaldırmaya çalıştı. Başından kanlar aktığını ve elide beyaz sıvı bir maddeyi gören anne Saldık şoka girdi. Canan'ı hemen araca alan aile fertleri, ilk olarak İpekyolu Hastanesi'ne geldi. Küçük Canan buradan da hemen Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Hastaneye getirilir getirilmez ameliyata alınan Canan, ameliyat masasında kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.

OTOPSİ RAPORU

Daha sonra haber verilmesi üzerine hastaneye gelen savcı otopsi işlemlerine başladı. DİHA’nın haberine göre "Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağında" Canan'ın ölüm sebebi olarak beynine isabet eden 3.2 cm uzunluğunda mermi çekirdeğinin sebeb olduğu kaydedildi. Tutanakta şunlar belirtildi: "Cesedin kesin ölüm sebebi sağ oksipital bölgeden kafatasına giderek beyin zarları harabiyeti ve kanamasına neden olan ateşli silah mermi çekirdeğinden kaynaklanmaktadır. Mermi çekirdeği vücutta arkadan öne soldan sağa, aşağıdan yukarıya doğru bir yol izlemiştir. Atış mesafesi uzak atış mesafesindedir. Tahmini ölüm saati 3.5 saat öncesidir." Otopsi işlemlerinin ardından sabaha karşı Canan'ın cenazesi Şabaniye Mahallesi Mezarlığı'nda ailesi tarafından toprağa verildi.

KURŞUN ASKERE AİT

DİHA’da olaya ilişkin köylülerin anlatımları da yer aldı. Köylülere göre, son üç gündür Hacıbekir Kışlası'nın atış poligonunda askerlerin sabah ve akşam üzeri atış talimi yaptıkları, Canan'ı öldüren kurşunun da atış talimi sırasında Hacıbekir Kışlası'ndan geldiği yönünde. Köylüler Canan'a isabet eden kurşunun yanı sıra bir başka kurşunun da olay yerinin yaklaşık 500 metre uzağında bulunan Nejdet Orkin isimli bir köylünün camına isabet ettiği ve kurşunun evin içine düştüğünü belirtti. Köylüler, olay yerine gelip incelemede bulunan Jandarmanın kurşunun MG-3 kurşunu olduğunu belirttiğini söyleyerek, kurşunun askeriyeye ait olduğunu kabul ettiklerini ileri sürdü.

Savcı otopsi işlemlerinin ardından Kurubaş Köyü'ne giderek burada da incelemelerde bulundu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

RESUL GÜR KARAKOLDA KATLEDİLDİ


(03.07.2010)- İstanbul'da gözaltına alınan Resul Gür'ün karakoldan cenazesi çıktı. Polis, "intihar etti" dedi. Ancak savcılık, "bu intihar şüpheli" diyerek soruşturma başlattı.
Resul Gür, geçtiğimiz Çarşamba günü İstanbul Güneşli'de Mazlum adındaki bir arkadaşıyla birlikte polis tarafından gözaltına alınarak, Başakşehir Karakolu'na götürüldü.
Gür'ün cenazesi, daha sonra "yüksek bir yerden atlayarak intihar etti" denilerek ailesine teslim edildi.
Gür'ün kardeşi Engin Gür, cenazenin teşhisi için Yenibosna Adli Tıp Morguna gitti. Engin Gür, kardeşinin vücudunda herhangi bir kırık olmadığını, kafasından ve yüzünden darp edildiğini tespit etti. Otopsiye giren Savcı da, ölümün sıradan bir intihar olmadığını ve inceleme başlattıklarını söyledi.
Gür'ün, 2004 yılında 9,5 ay cezaevinde kaldığı, bir dönem de BDP'de aktif olarak çalıştığı öğrenildi.

DEVLETİN KOLLUK GÜÇLERİ YİNE CAN ALDI


Yüksekova-Van karayolunun Akalın (Bajirgê) mevkiinde 15 Mayıs'ta karşıdan karşıya geçerken Yüksekova Emniyet Müdürlüğü'ne ait zırhlı aracın çarparak ağır yaraladığı 12 yaşındaki Turgut Gezer tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Yüksekova-Van karayolunun Akalın (Bajirgê) mevkiinde 15 Mayıs'ta karşıdan karşıya geçerken Yüksekova Emniyet Müdürlüğü'ne ait zırhlı aracın çarptığı 12 yaşındaki Turgut Gezer, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi

Yoğun bakım servisinde tedavi görüyordu. Gezer 55 gündür sürdürdüğü yaşam mücadelesini kaybederek bu gün hayata gözlerini yumdu. Gezer'in cenazesi ailesi tarafından hastane morgundan alındıktan sonra Yüksekova Akalın mezarlığında toprağa verilecek.

İzleyiciler